Yaşlılık ve Beslenme Hakkında Genişletilmiş Öneriler

Yaşlılık ve Beslenme

Doğumdan başlayarak şuan ki zamana kadar tekrarlanan belirli zaman aralıklarının toplamına yaş denir.2 tür yaşlanma vardır.

1)Kronolojik Yaşlanma: Doğum itibaren şuana kadar geçen zamanı tanımlarken kullanılan terimdir.

2)Biyolojik Yaşlanma: Vücudun fizyolojik psikolojik ve dış görünüş açısından değişimidir.

Yaşlılık ise Dünya Sağlık Örgütüne göre çevresel faktörlere uyum sağlama yeteneğinin azalması şekilde tanımlanmıştır.

 

Sağlıklı Yaşlanmada Beslenmenin Önemi

Bireyin biyolojik fonksiyonları ilk yıllarda artar, erken erişkinlik döneminde üst limite gelir, sonra yavaş yavaş azalır ama düşüş hızını belirleyen fiziksel aktivite, sigara alkol tüketimi, toksik maddelere maruz kalma gibi bazı etmenler vardır.

Vücut organlarının çalışabilmesi ve normal sürdürülmesi için besin kaynaklarının vücutta yakılması ve enerji üretilmesi gerekmektedir.

 

Yaşlı Beslenmesinden Genel Öneriler

Yaşlılıkta yeterli ve dengeli beslenme çok önemlidir. Hastalıklardan korunma, sağlığın iyileştirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması yeterli ve dengeli beslenme sayesinde sağlanmaktadır.

=> 3 ara ve 3 ana öğün yapılmalıdır.

=> Her öğünde temel besin grubundan olan et, tavuk, balık, yumurta, peynir, süt ve süt ürünleri, sebze ve meyveler, Tahıllar, kuru baklagiller bulunmalıdır.

=>Sıvı tüketimine özen gösterilmeli ve günde en az 8-10 bardak su içilmelidir.

=>Kemikler zayıflayacağı için kalsiyum içeren besinler menüde bulunmalıdır.

=>Kolesterol seviyesini düzenlemek için yağ tüketimine dikkat edilmelidir

=>Tuz tüketimi sınırlandırılmalıdır ve haftada en az 2 kez omega 3 yağ asitlerinin bol bulunduğu balıklar tüketilmelidir.

 

Disfaji (Yutma Güçlüğü)

Yutma güçlüğü, katı veya sıvı gıdaların yutulmasında yaşanan ciddi sorunların oluşması durumudur.

Yutma faaliyetine katılan organların; enfeksiyon, tümör, metabolik, nörolojik, doğumsal ve diğer nedenlerle fonksiyonlarının bozulması sonucu oluşur. Tedavi hastalığın teşhisine göre değişir.

Besinlerin muhallebi, boza kıvamına getirilerek veya blenderdan geçirilip verilmesi gerekmektedir.

Ağızdan da beslenemeyen hastalara enteral yol ile beslenme yapılmalıdır.

 

Osteoporoz ve Beslenme

Kemik kütlesinin oluşması ve korunması, osteoporozun engellenmesi ve tedavisinde beslenmenin çok önemli bir rolü vardır. Kalsiyum ve D vitamini ve proteinin yer aldığı dengeli beslenme kemik kütlesinin korunmasında büyük önem taşır. Biyoyararlılığı en fazla olan süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi son derece önemlidir. Diyetle alınan kalsiyumum emilmesi için D vitamini gerekir ve bundan dolayı D vitamininden zengin besinler olan karaciğer, somon gibi besinler tüketilmelidir ayrıca yeterli D vitamini için her gün dışarda 20 30 dk güneşlenmeleri gerekmektedir.

Aşırı hayvansal kaynaklı protein, kafein içerek içecekler, idrarla kalsiyum atımını artıdıkları için bunları dikkatli tüketmelidirler.

 

Alzheimer, Parkinson ve Beslenme

Akdeniz beslenme tarzında yüksek miktarda bitkisel besinler (meyve, sebze, kurubaklagil ve tahıllar) balık, zeytinyağı, düşük düzeyde kırmızı et, tavuk ile şarap yer almaktadır. Amerikada 2258 katılımcının dört yıl takip edildiği bir araştırmada Akdeniz diyetine uyumlu olanlarda AH insidansı anlamlı olarak düşük bulunmuştur.

Parkinson’da levadopa etkisinin etkinliğini artırmada diyetin karbonhidrat protein oranı önemlidir. Parkinson hastalarında tüm öğünlerde karbonhidrat/protein oranının 5/1 olduğu dengeli bir diyet programı uygulanmalıdır.

 

Kanser ve Beslenme

GIS çalışmaktaysa fakat ağızda problem var ise enteral besinler denenmelidir. Parenteral nütrisyon sadece enteral yol kullanılamadığı zaman tercih edilmelidir. Ağırlık kaybı ve kazanımına dikkat edilmelidir, enerji ideal vücut ağırlığı ve kas gücünü koruyacak şekilde ayarlanmalıdır.

Yağ ve şeker tüketimi azaltılmalıdır.

İşlenmiş etlerden(sucuk, salam, sosis…) ve sakatatlardan uzak durulmalıdır.

Yiyeceklerde pişirme yöntemi olarak, haşlama, buğulama veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.

 

Diyabet ve Beslenme

Tıbbi beslenme tedavisi hayat tarzı değişiklikleri için, biyokimyasal çıktıların değerlendirilmesi ve gerektiğinde beslenmenin değiştirilmesi gerekmektedir.

Enerji Gereksinimi: Gençlerden yüzde 20 30 daha azdır. Obez ve yaşlı DM’lilere ılımlı bir enerji kısıtlaması yapılmalı ve fiziksel aktivite artırılmalıdır. Enerjinin yüzde 45-65’i karbonhidrattan yüzde 20-35’i yağdan 10-35’i de proteinden gelmelidir.

Doymuş yağ yüzde 7 olmalı ve trans yağ tüketimi en aza düşürülmelidir ayrıca diyet kolesterolü 200mg altında olmalıdır.

3 ana ve 3 ara öğün tüketilmelidir ve ara öğünlerde 1 protein kaynağı ve 1 karbonhidrat kaynağı verilmelidir.

 

Tip 1 diyabet:

Tip 1 diyabetli hastalarda bireysel özelliklere, günlük yaşam planına, beslenme alışkanlıklarına ve insulin tedavi şemasına uygun yeterli miktarda ve uygun zamanda yemek yenilmesi gerekmektedir.

Kan şekeri kontrolü için gereksinime uygun miktarlarda karbonhidrat içeren besinlerin tüketilmelidir.

Besin tüketiminde çeşitliliği sağlaması gerekilmektedir.

Ara öğün mutlaka yapılmalıdır ve ara öğünde bir karbonhidrat kaynağı ile 1 protein kaynağı (süt,yoğurt) tüketilmelidir. Örneğin 1 porsiyon meyve ile 1 sur bardağı süt olabilir veya 1 porsiyon meyve ile 1 kâse yoğurt olabilir. Bu şekilde ara öğün yapılırsa früktozun emilimi bağırsaklarda yavaş yavaş olacaktır.

Tip 2 Diyabet:

Kan şekerini normal sınırlar içinde tutulmalıdır.

Hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) ve hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) olayları önlenilmelidir.

İdeal vücut ağırlığı sağlanmalıdır ve korunmalıdır.

Diyabetin ileri dönemde ortaya çıkabilecek kronik hastalıkları önlenmelidir ve tedavi edilmelidir.

 

Hipertansiyon ve Beslenme

Kan pompalandığında en yüksek basınç sistolik kan basıncını dinlenme halinde oluşan en düşük basınç ise diastolik basınçtır.

Dengeli bir diyet ve düzenli fiziksel aktivite ile BKI normal aralıklarda tutulduğunda kan basıncında düzelme görülebilmektedir.

Sodyum alımı 1,5- 2,5 g arasında (4- 6 g tuz) tutulmalıdır. Bu alımı sağlayabilmek için yemeklere tuz ilave edilmemeli, gerekirse tuzsuz ekmek kullanılmalıdır.

Hipertansiyon hastaları Jambon, salam gibi işlenmiş şarküteri ürünlerini, salamura yiyecekleri (turşu, sebzeler, zeytin gibi), ve sosları (ketçap, hardal vb) kısıtlamalıdır.

 

Yaşlanma ve Antioksidanlar

Epidemiyolojik araştırmalar, yaşlanma ile ortaya çıkan Alzheimer, Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların oluşma riskinin diyetle alınan antioksidanlar ve antiinflamatuvar bileşikler ile azaltılabildiği ortaya koyulmuştur. Potansiyel antiaging ajanlar olarak kalori kısıtlaması, sirtuinler, metformin, statinler, melatonin, resveratrol ve diğer antioksidanlar yaşlanma ile ilgili süreçleri yavaşlattığı düşünülmektedir.

Ahududunun içerdiği “antosiyanin” maddesi sayesinde kan şekerini düşürücü, bağışıklık sistemini kuvvetlendirici özelliği olduğu düşünülmektedir.

Nar çekirdeğinin antioksidan ve kollajen yapımını uyarıcı etkilerinden ötürü kozmetik değeri de var.

Domates hem karoten ailesinin bir üyesidir hem de likopen içerir ve beta karoten içeriği olduğu için meyvelerden daha güçlü olduğu düşünülmektedir.

 

Yaşlılık ve Fiziksel Aktivite

Fiziksel aktivitenin tanımı iskelet kasları tarafından üretilen ve enerji tüketimiyle sonuçlanan istemli hareketlerdir.

Yaşın ilerlemesiyle vücutta belirli fonksiyon kayıpları ortaya çıkabilmektedir. Bu durum yaşam kalitesini etkilemeye başladığı anda fiziksel aktivitelerin önemi artmaktadır. Yaşlılıkla beraber artan hareketsizlik ile Kardiyovasküler hastalıklar, osteoporoz ve kolon kanseri arasında doğrudan ilişki olduğu görülmektedir.

Fiziksel aktivitenin hareket sistemini güçlendirerek, boyun, sırt, bel bölgesi ve eklemlerin ağrılı hastalıklarının gelişmesini engellediği düşünülmektedir.

Tv başında veya oturularak geçirilen zaman azaltılmalıdır.

En ideal fiziksel aktivite şekli yürümedir.

Kısa mesafeler mümkün olduğunca yürünmelidir.

Ev işleri kişinin kendisi tarafından yapılmaya çalışılmalıdır.

 

Yaşlılar için Besin Hazırlama ve Pişirme İlkeleri

Çeşitli hazırlama, pişirme, saklama yöntemleri hem besin değeri kaybına hem de sağlığa zararlı ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır, bundan dolayı yemek hazırlama ve pişirmede belirli ilkeler vardır.

Soğuk ürünler 4 derecenin altında olmalıdır dondurulmuş ürünler ise -18 derecenin altında saklanmalıdır.

Yemek hazırlanmadan önce, hazırladıktan sonra ve her ara verildiğinde eller yıkanması gerekmektedir.

Yemeklerin en en kalın yerinden temiz bir termometre ile yiyeceklerin sıcaklığı ölçülür

Çalışma yüzeyleri her yemek yapımından sonra temizlenmelidir.

Önceden yapılan yemeklerden arda kalanlar yeni yemeklere eklenmez.

Yapılacak yemekler küçük miktarlarda pişirilmelidir.

Tavuk et gibi besinler 4 derecede çözdürülür son pişirme sıcaklığı 15 saniye süreyle 74 derece olmalıdır servis esnasında ise 63 derece ve üstünde olmalıdır.

Yemeğin besin değeri korunması için bağ dokusu az olan etler kuru ısıda pişirilmelidir, bağ dokusu fazla olan etler nemli ısıda pişirilmelidir.

Yemeğin lezzeti ve görünüşü hoşa gider olmalıdır.

Yemek temiz ortamda hazırlanmalıdır ve yemeğin hazırlandığı yerde porsiyonlama işlemi yapılmaz.

Yemeğin besin değeri içine konan besin maddeleri ile ilişkilidir. Kullanılan besin maddelerine uygulanan hazırlama ve pişirme yöntemleri sırasında besin değerlerinden kayıp yaratmayacak, mide ve bağırsaklarda sindirim sorunları yaratmayacak nitelikler sağlanmalıdır.

 

ÖRNEK MENÜ:

Kahvaltı:

1 ince dilim Beyaz Peynir

1 tam yumurta

Domates

1tk pekmez

2 ince dilim tam tahılı ekmek

Ara Öğün

5 6 adet çilek

1 su bardağı süt

Öğlen

1 kase brokoli çorbası

1 porsiyon Fırında köfte

Patates Püresi

Cacık

Ara Öğün

1 adet muz

Akşam

Süzme Mercimek Çorbası

Kıymalı Taze Fasulye

yarım porsiyon peynirli makarna

Yarım kase muhallebi

Ara Öğün

Yoğurt

 

 

Write a comment