Sedef Hastalığında Beslenme Nasıl Olmalıdır?

Sedef hastalığı (psoriasis); cilt üzerinde kepeklenme ile kendini gösteren, kırmızı kalınlaşmış plaklarla karakterize kronik seyirli inflamatuvar bir hastalıktır. Hastalık genetik ve çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Dönem  dönem alevlenme ve iyileşme gösterebilmektedir. Her yaşta görülebilir ancak yapılan çalışmalara göre başlangıç yaşının 33 olduğu ve kadınlarda erkeklere göre daha erken görülmeye başlandığı bulunmuştur.

Sağlıklı bir deri hücresinin 14 gün üst deride, 14 gün alt deride olmak üzere toplamda 28 günlük bir yaşam döngüsü vardır. Sedef hastalığında ise deri hücresinin yaşam döngüsü çok kısa olup 4 gündür. Birçok etkenin içinde bu, en önemli hastalık nedenidir. Tırnak yapısında çukurluklar oluşması hastalığın ilk belirtilerindendir. Saç derisinde kepeklenme ile başlayabilir, sıklıkla diz ve dirseklerde gözlenir. Oluşan bu kepeklerin(plakların) içeriği; proteinler,kükürtlü maddeler,aminoasit azotu gibi maddelerden oluşmaktadır. Hastalığı kontrol altına alabilmek için; oluşan bu fazla azota karşı düşük proteinli,4-5 gram azot içeren, yeterli kalori sağlayan, doymuş yağ oranı düşük,özellikle omega-3 (w-3) yağ asidi yüksek içerikli bir diyet önerilmektedir.

Sedef hastalığı ve omega-3 ilişkisi:

Diyetlerinde omega-3 yağ asidi içeriği yüksek olan Japonlar, Norveçliler ve Eskimolarda sedef hastalığı görülme sıklığı düşüktür. Yapılan araştırmalara göre  Omega-3 den zengin beslenmenin sedef hastalığında antienflamatuvar etki gösterdiği saptanmıştır. Omega-3 den zengin uskumru, sardalya, somon, sardunya, tütsülenmiş ve taze ringa balıkları gibi yağlı balıkların  günlük diyette tüketimi hastalığın seyrini olumlu etkileyecektir.

Sedef hastalığı ve vitaminlerin ilişkisi:

Sedef hastalığına sahip bireyler üzerinde yapılan araştırmalarda; serum A ve D vitamin düzeyleri düşük bulunmuştur.

Bu hastalıkta oksidatif stresin oluşumu ile serbest radikallerin artışı inflamatuvar mekanizmaları etkinleştirir. Bu sebeple beslenme tedavisi A,C ve E vitaminlerinden zengin besinlerden oluşmalıdır. C vitamininden zengin kuşburnu, maydanoz, şalgam ve asma yaprağı, kırmızı ve yeşil sivri biber, lahana ve karnabahar, ıspanak, çilek, turunçgiller, şeftali, domates, bakla, bamya, bezelye, semizotu, kiraz, vişne ve kavun,A vitamininden zengin havuç, yeşil yapraklı sebzeler, E vitamininden zengin bitkisel yağlar (soya, mısır, pamuk, ve ayçiçeği yağı), tam tahıllar, ruşeym, yağlı tohumlar ve bazı yeşil yapraklı sebzeler, sert kabuklu meyveler (fındık, ceviz vb.), kuru baklagiller diyette bulunmalıdır.

Çoğu toplumda D vitamini düzeyleri düşük seyretmektedir. Hastalarda, oluşan plakları iyileştirmek amacıyla vitamin D  takviyesinin etkili olduğu tespit edilmiştir ancak kullanılırken doz miktarının uygunluğu  ve yan etkileri göz önünde bulundurulmalıdır. Diyet ile alınabilecek D vitamini kaynaklarına süt ve süt ürünleri, tofu ve soya sütü, yumurta, yağlı balıklar, istiridye örnek verilebilir.

Sedef hastalığı ve minerallerin ilişkisi:

Hastalığın vücuttaki metabolizmasına bağlı olarak artan oksidatif strese karşı antioksidan etkili mineraller ile beslenme desteklenmelidir. Özellikle selenyum başta olmak üzere bakır(Cu),kalsiyum(Ca),demir(Fe), magnezyum(Mg), çinko(Zn)  gibi minerallerin günlük alımı yeterli olmalı ve vücuttaki düzeyleri izlenmelidir. Takviye gereken durumlarda ise yalnızca selenyum takviyesi yerine kombine takviye yapılması daha etkili bulunmuştur.

Sonuç olarak; sedef hastalığına sahip bireylerin beslenme alışkanlıkları, yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite, hastalığın şiddeti ve eşlik eden hastalıklar açısından ayrıntılı olarak değerlendirilmeli ve hastaların ağırlık kontrolü sağlayacak şekilde yeterli ve dengeli olarak hastalıklarına özgü beslenme programları düzenlenmelidir.

Write a comment