Obezite Hakkında Bilmedikleriniz [Genişletilmiş Araştırma]

1970’lerde beslenme anlayışında değişmeler meydana gelmeye başlamıştır. İşlenmiş gıdalara olan güvenin artması, ev yapımından uzaklaşılması ve sürülebilir yağların, şekerle tatlandırılmış içeceklerin daha fazla tercih edilmesi farkedilir derecede artmıştır. Bu yıllarda fiziksel aktivite de azalmaya başlamıştır.

Benimsenen bu yaşam tarzı 1990’lı yılların başında düşük ve orta gelirli ülkelerde de etkili olmaya başlamıştır. Değişen yaşam tarzıyla diyabet, hipertansiyon ve obezite dünyanın büyük sorunlarından biri haline gelmiştir.

Bundan 40-50 yıl önce dünya genelinde yaklaşmakta olan bir şişmanlık riskinden bahsetmek yabancı olurdu ama 1970’lerden bu yana diyetler ve aktivite kalıpları büyük ölçüde değişmiştir.

1980’lerde beslenme kalitesinin kötüleştiği, fiziksel aktivitenin büyük ölçüde azaldığı görülmüştür. ABD ve Avrupa’da obezite oranları yükselmeye başlamıştır.

 

Obezite Nedir Ve Obez Kime Denir ?

Obezite, vücutta depolanan yağ miktarının fazla olması şeklinde tanımlanabilir. Vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan ve vücut yağ kitlesinin, yağsız vücut kitlesine oranla artması ile karakterize olan kronik bir hastalıktır.

Yaş, cinsiyet, gelir düzeyi, fiziksel aktivite, genetik faktörler, yaşam tarzı, eğitim düzeyi, evlilik, doğum sayısı, genetik etmenler obeziteye neden olan faktörlerdendir.

Obezitenin, kardiyovasküler hastalıklar, tip 2 diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, metabolik sendrom, hormon bağımlı bazı kanserler ve obstrüktif uyku apnesi sendromu gibi çeşitli hastalıklar için risk oluşturduğu bilinmektedir.

Klinik olarak obeziteyi tanımlamak için kilonun boyun karesine oranlanması (kg/m2) ile elde edilen vücut kitle indeksi kullanılır. Buna göre erişkinlerde vücut kütle indeksinin 25′ in üzerinde olduğu kişiler aşırı kilolu, 30′ un üzerinde olanlar obez olarak tanımlanmaktadır. Çocuklarda ise yaş ve cinse göre hazırlanan BKİ persentil eğrileri kullanıllanılarak  >85 persentil olan çocuklar aşırı kilolu, >90 persentil olanlar ise obez olarak sınıflandırılmaktadır.

Şişmanlığın ve obezitenin, dünya genelinde yaklaşık 1,5 milyar yetişkini etkilediği tahmin edilmektedir.

 

Ülkelerde Obezite Oranı Gelir Durumu İle İlişkili Midir ?

Obezite kültürel, sosyal, genetik, fizyolojik, davranışsal ve psikolojik faktörlerin kompleks etkileşimi sonucu oluşmaktadır. Ülkelerin obezite oranları gelir durumları ile ilişkilendirilmektedir.

Son yıllarda şişmanlık ve obezite sadece yüksek gelirli ülkelerin değil düşük ve orta gelirli ülkelerin de bir sorunu haline gelmiştir.

Genel izlenim  yüksek gelirli ülkelerde obezitenin daha fazla görülmesidir. Bununla birlikte yeni kanıtlar, bu kalıpların değişmekte olduğunu ve yoksullar arasında artan obezite oranının sağlık eşitsizliklerinin dağılımı konusunda önemli etkileri olduğuna işaret etmektedir.

Yapılan bir araştırma sonucunda obezitenin gelişmiş ülkelerde düşük sosyoekonomik düzeylerde, gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek sosyoekonomik düzeye sahip kesimlerde daha sık görüldüğünü göstermektedir.

Diyetlerin düşük ve orta gelirli dünyada ne kadar büyük bir değişime uğradığını anlamak için  ‘Batı Diyeti’ olarak adlandırdığımız diyet tarzını incelemek yeterli olacaktır.

 

Batı Diyeti Nedir?

Son on yılı aşkın süredir, endüstrileşme, şehirleşme, ekonomik gelişme ve küresel pazarlamanın etkisiyle beslenme ve yaşam tarzında hızlı değişiklikler olmaktadır. Bu değişiklikler toplumların özellikle gelişmiş ülkelerin ve gelişmekte olan ülkelerin beslenme ve sağlık durumu üzerinde önemli etkileri vardır.

Endüstriyel ülkeler arasında Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinin beslenme şeklinin kültürel farklılıklara bağlı olarak, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin beslenme şeklinden oldukça farklı olduğu görülmektedir. Bu farklılık incelendiğinde günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde batı tipi beslenme olarak adlandırılan bir beslenme örüntüsünün olduğu kabul edilmiştir.

Batı tipi beslenme rafine karbonhidratların, şekerlerin, yağların ve hayvanların yüksek miktarda tüketilmesi şeklinde tanımlanmaktadır.

Batı tipi beslenmede işlenmiş et, kırmızı et, tereyağ, yüksek yağ içeren süt ürünleri, yumurta ve rafine tahılların tüketimi daha fazla iken Batı tipi olmayan beslenmede tam tahıllar, kurubaklagiller, sebzeler, meyveler ve balık tüketimi daha yüksektir. Batı diyeti ile fast food ağırlıklı beslenme artmıştır.

Batı tipi beslenme ile değişen alışkanlıklar;

  • Yenilebilir yağların üretilmesi, yağ devrimi olmuştur.
  • Kalorili tatlandırıcı kullanımı başlamıştır.
  • Hayvansal kaynaklı gıda tüketimi artmıştır.
  • Baklagiller, tahıllar ve sebze tüketimi azalmıştır.

Batı diyeti obeziteye sebep olmaktadır. Obezite ile birlikte neden olduğu hastalıklar da beraberinde gelmektedir.

Obezite, morbidite ve mortalitede ciddi bir artışa neden olmaktadır. Obezite prevelansının artması obeziteye bağlı hastalıkların da sıklığının artmasına neden olmaktadır. Metabolik sendrom, Tip 2 Diyabet, solunum sistemi hastalıkları, polikistik over sendromu, immün sistem disfonksiyonu, kanser, cilt rahatsızlıkları, sindirim hastalıkları gibi birçok hastalık obezitenin neden olduğu hastalıklardandır.

 

Artan Obezite Riski İçin Ülkeler Ne Yapabilir?

Birçok ülkede modern tıbbi sektör, yaşam döngüsündeki kritik zamanlarda (gebelik, bebeklik, yaşlanma) bireyler için önemli bir temas noktası oluşturmaktadır. Ayrıca modern tıp uygulayıcılarına büyük saygı duyulmaktadır. Özellikle kamu sağlığı sektörü birçok ülkedeki bireyler ve ailelerle olan iletişimde önemli bir rol oynamaktadır. Obezite ile ilgili rehberlik söz konusu olduğunda, bu sektörün bulunduğu il / eyalet ya da ulusal düzeyde çok az örnek vardır.

 

Ülkelerin çeşitli programlarla obezite hakkında insanları bilgilendirmesi

  Ülkeler azaltılmış açlık ve yoksulluktan, artan gelirler ve modern altyapıya geçiş yapmıştır. Fiziksel aktivite de ve tüketilen gıdaların kalitesinde eş zamanlı bir azalma olmuştur. Şişmanlamaya ve obeziteye açık bir eğilim vardır.

İnsanlar obezite ve şişmanlık hakkında yeterince bilgilendirilmemektedir. Ülkelerin üzerine düşen artan obezite riskine politikalarla dikkat çekmektir.

 

Okulların değişime teşvik edilmesi

Okullar için büyük bir sorun hazır gıdalara yer verilmesidir. Birçok ülkede, yeni kuşaklar ev dışı yerlerde hazırlanan gıdalara giderek daha fazla bağımlı hale gelmektedir. Yiyecek hazırlama ve pişirme becerileri hakkında bilgiler  zamanla kaybolmaktadır.

Okul bahçelerinde, kantinlerinde ve yemehanelerinde sağlıklı yiyecek hazırlamaya öğrenciler teşvik edilmelidir. Birkaç çalışma, bu tür seçeneklerin işe yarayabileceğini, ancak titiz değerlendirmelerin olmadığını göstermektedir.

 

Ticaret

 Küreselleşme ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) genelde gıda ve hizmet ticaretini serbest bırakmak için dünyayı açmakla yükümlüdür. Yenilebilir yağ fiyatlarının düşürülmesi ile bu yağların tüketiminin arttığı görülmektedir.

Bununla birlikte, modernizasyon ve artan ticaret, yaşam kalitesindeki gelişmelere paralel olarak ilerlemektedir.  Ülkeler gıda ticaretinde hassas davranmalıdır.

 

Çocuklar için sağlıksız gıda pazarlaması

 Birincil endişe kaynağı çocuklara sağlıksız gıda pazarlamanın çocukların büyüme ve gelişimini olumsuz etkilemesidir.

Medya-televizyonların, bilgisayarların, dizüstü bilgisayarların veya cep telefonlarının rolü çocukların hazır gıda  tüketimini etkilemektedir.  Aynı zamanda, filmlerdeki, reklam panolarındaki ürün yerleştirmeler çocukların ve yetişkinlerin gıda talebinde değişikliğe sebep olmaktadır.

Ülkeler reklamları ve medyaları üzerinde izleyecekleri politikalar ile sağlıklı beslenmeyi çocuklara göstermelidir.

 

Kamu sağlıklı gıda hizmeti politikaları

Kamu sektörü okullardaki, hastanelerdeki ve devlet dairelerindeki bireylere obeziteyi anlatmak iyi bir çoğunluk olacaktır. Bu kurumlar da gıdaların kalitesinin iyileştirilmesi yoluna gidilmelidir.

Bu sektördeki bireylerin diyet ve vücut kompozisyonuyla ilgili değerlendirmeler yapılmalıdır.

 

Yiyecek ve besin etiketleme

Yiyecek etiketleme büyük bir küresel adımdır. Gıdaların etiketlenmesi ile içerikleri hakkında bilgi sahibi olan bireyler daha bilinçli alışveriş yapacaklar ve tüketeceklerdir.

Sonuç olarak; dünya üzerinde obez birey sayısı her geçen gün artmaktadır. Sedanter yaşamak ve yanlış beslenme tarzını benimsemek ile obezite oranı artmaya devam edecektir.

Obeziteyi önlemek için yeterli ve dengeli beslenme öğrenilmeli, gün içerisindeki fiziksel aktivite zamanı arttırılmalıdır.

Write a comment