Kanser ve Beslenme: Bağlantısı, Riskler, Gerileme, Koruyucu Önlemler

Tüm kanserlerin %30-40’ının sadece yaşam tarzı ve diyet önlemleriyle önlenebileceği tahmin edilmektedir. Obezite, glikoz metabolizmasının bozulması, düşük lif alımı, yüksek kırmızı et tüketimi, omega-3 ve omega-6 yağlarının dengesizliğine katkıda bulunan konsantre şeker ve rafine un ürünleri gibi besleyicilik derecesi düşük gıda tüketimi gibi faktörler kanser riskinin artmasına katkıda bulunur. Tüm bu faktörlerin yanı sıra kanser riskini azaltan faktörler de vardır. 

Beslenmenin kanser üzerindeki rolünün araştırma alanı oldukça geniştir. Beslenme ve kanser üzerine yapılan araştırmaların çoğu indirgemeci olmuştur. Başka bir deyişle, belirli bir gıda veya besin, vücuttaki belirli bir bölgede tümör oluşumu, gerilemesi veya kanserin başka bir sonlanma noktası üzerindeki etkisiyle bağlantılı olarak incelenmiştir. 


Aşırı Enerji Alımı

Çok fazla yemek yemek, kanser için ana risk faktörlerinden biridir. Bu iki şekilde gösterilebilir; obezitenin neden olduğu ek malignite (kötü huylu tümör) riskleri ve daha az yemek yemenin koruyucu etkisi. Fareler üzerinde yapılan bir çalışmada diyette enerji kısıtlamasının kanser riskini %55 oranında azalttığı görülmüştür. 

 

Glikoz Metabolizması

Glikoz metabolizmasının uzun süreli düzensizliği kanser için bir risk faktörüdür. Rafine şeker, rafine şeker içeren yiyecekler ve rafine un ürünleri gibi hiperinsülinemiye katkıda bulunan yiyeceklerden kaçınılmalı ve kansere karşı koruyucu bir diyet uygulanmalıdır.

 

Düşük Lif

Rafine edilmemiş bitkisel besinlerin lif içeriği oldukça yüksektir. Diyetin lif ihtiyacı; sebze, meyve ve tahıllarla karşılanır. Bu sebeple hayvansal gıdalardan ve rafine tahıllar açısından zengin bir diyet lif açısından düşüktür. Yapılan çalışmalar; sebze, meyve ve tam tahıl alımı ile kanser arasında ters bir ilişki olduğunu orta koymuştur. 

 

Kırmızı Et

Yapılan bazı çalışmalar, yüksek kırmızı et tüketimi ile kolon ve rektum kanseri arasında pozitif bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca yakın zamanda yapılan bir meta-analizde kırmızı et ve işlenmiş etin kolorektal (kalın bağırsağın makata yakın son bölümü) kanser ile önemli ölçüde ilişkili olduğu bulunmuştur.

 

Omega 3:6 Oranı Dengesizliği

Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda omega 3 yağlarının (alfa-linolenik asit, EPA, DHA) kanserden koruyucu etkisinin olduğu gözlemlenmişken, omega 6 yağlarının (linoleik asit, araşidonik asit) kanser riskini artırıcı yağlar olduğu gözlemlenmiştir. Çalışmalar sonucunda omega 3:6 oranı ile meme kanseri riskinin arasında ters bir ilişki olduğu ortaya koyulmuştur. Uzun zincirli omega 3 ve omega 6 yağları göğüs tümörü baskılayıcı genler (BRCA1 ve BRCA2) üzerinde farklı bir etkiye sahiptir. Omega 3 kaynakları bu genlerin ekspresyonunu artırırken omega 6 yağlarının bu genler üzerine hiçbir etkisi yoktur. Keten tohumu yağı ve DHA omega 3 yağ alımının verimini artırmak için kullanılabilmektedir. 

 

Keten Tohumu

Keten tohumu; mükemmel bir diyet lifi, omega 3 (alfa-linolenik asit olarak) ve lignan kaynağıdır. Keten tohumundaki lignanlar, sindirim sisteminde östrojenik aktiviteye sahip enterodiol ve enterolaktona metabolize edilmektedir. Toronto Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, kimyasal bir kanserojen uygulanan farelerin diyetine keten tohumu eklenmiştir ve bu uygulamanın tümör yükünü, büyüme oranını ve metastazı azalttığı görülmüştür.

 

Meyve ve Sebze Tüketimi

Modern beslenme araştırmalarının en önemli mesajlarından biri, meyve ve sebzeler açısından zengin bir diyetin kansere karşı koruma sağlamasıdır. Yapılan araştırmalar sonucu az meyve ve sebze tüketen grup ile çok sebze ve meyve tüketen grup karşılaştırıldığında, sebze ve meyveyi az tüketen grubun kanser riskinin diğer gruba göre iki kat daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. 

Akciğer kanseri için yapılan çalışmalara bakıldığında sigara içen bireylerin sebze ve meyve tüketimlerini artırdığı takdirde kanser risklerinin azaldığı görülmüştür. Ayrıca sebze ve meyve tüketiminin; mide, yemek borusu, akciğer, ağız boşluğu ve yutak, endometriyum, pankreas ve kolon kanserleri için koruyucu bir etkisi olduğu bilinmektedir. Özellikle sarımsak, soğan, pırasa, yeşil soğan gibi allium sebzeleri oldukça güçlü bir antikanserojen etki mekanizmasına sahiptir. 

 

Selenyum

Selenyum, kanser önleyici özelliğe sahip bir mineraldir. Son birkaç yılda yapılan birçok çalışma, selenyumun bazı kanser türleri için güçlü bir koruyucu besin olduğunu göstermiştir. 

Arizona Kanser Merkezi’nde yayınlanan selenyumun vücuttaki temel işlevlerini açıklayan maddeler şu şekildedir;

  • Selenyum, oksidasyon-indirgeme reaksiyonlarını katalize eden birçok enzimin aktif bölgesinde mevcuttur. Bu reaksiyonlar kanserli hücreleri apoptoz (programlanmış hücre ölümü) altına sokabilir.
  • Antioksidan enzim olan glutatyon peroksidazın bir bileşenidir.
  • Bağışıklık sistemlerinin enfeksiyonlara yanıt verme hızını artırır.
  • Doğal öldürücü hücrelerin oluşumunu sağlar.
  • Karaciğerdeki P450 enzimleri selenyum tarafından indüklenebilir ve bu da bazı kanserojen moleküllerin detoksifikasyonuna (toksik maddelerin organizmadan uzaklaştırılması) yol açar.
  • İltihaplanmaya neden olan prostaglandinleri inhibe eder.
  • Selenyum, tümör büyüme oranını düşürebilmektedir.

 

Kansere Karşı Koruyucu Faktörler

  • B12 Vitamini: Balık, süt, yoğurt, peynir, yumurta, sakatatlar, kabuklu deniz ürünleri.
  • Folik Asit: Baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, yumurta, pancar, turunçgiller, lahanagiller.
  • α- ve β-Karoten ve Diğer Karotenoidler: Somon, karides, yumurta sarısı.
  • C Vitamini: Portakal, mandalina, kivi, greyfurt, domates, kırmızı ve yeşil biber, kuşburnu, brokoli, lahana, ıspanak.
  • Antioksidanlar: Nar, domates, böğürtlen, pancar, havuç, enginar, kepekli tahıllar, balık, kümes hayvanları. 
  • Probiyotikler: Yoğurt, kefir, turşu, kombucha.

Write a comment