Obezitede Genetik Faktörlerin Rolü

Obezite; vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan ve vücut yağ kitlesinin, yağsız vücut kitlesine oranla artması ile karakterize olan kronik bir hastalıktır. Obezite başta kardiovasküler ve endokrin sistem olmak üzere vücudun tüm organ ve sistemlerini etkileyerek çeşitli bozukluklara ve hatta ölümlere yol açabilen önemli bir sağlık problemidir. Obezite kardiovasküler hastalık veya diyabet gibi bazı önemli hastalıkların majör nedenlerinden biri olarak suçlanan ve dünya çapında artış gösteren bir problemdir. Besinlerin bolluğu ve beslenme tarzının değişmesi sonucunda obezite dünyada epidemik duruma gelmiştir ve ciddi sağlık problemlerine yol açmaktadır. Vücutta normalden fazla miktarda yağ dokusunun olması sebebiyle gelişir, çok sayıda faktöre bağlıdır. Obezitenin en önemli risk faktörlerini fiziksel aktivitede azalma, beslenme alışkanlıkları, yaş, kadın cinsiyet, eğitim düzeyi, evlilik, doğum sayısı ve genetik oluşturmaktadır.

 

Obezitede genetik faktörlerin rolü komplekstir. İnsanlarda obezite ya monogenik sendromlar olarak veya multifaktoriyel kalıtım modeline uymaktadır. Monogenik yani tek genin neden olduğu obezite, nadir görülür ve genetik sendromlarla birlikte olabileceği gibi tek başına da görülebilir. Poligenik obezite, obezitenin en yaygın görülen genetik versiyonu olup, multifaktoryel kalıtım modeli gösterir. Poligenik obezite; genler, çevre, davranış ve hepsinin birbiriyle etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıkar Obezite, son birkaç yılda bütün ülkelerde oldukça yaygın olarak görülen, çevresel ve genetik faktörlerin etkilediği multifaktöriyel bir hastalıktır. Halen dünyada 250 milyon obez yetişkin ve en az 500 milyon da aşırı kilolu insan bulunduğu tahmin edilmektedir. Obezite ve aşırı kilolu vakaların prevalansındaki bu artışın nedeni olarak, beslenmede yüksek enerjili besinlerin tüketilmesi, günlük kişisel işlerde ve mesleki aktivitelerde harcanan enerjinin azalması görülmektedir.

 

Obezite; erken mortalite, metabolik ve kardiyovasküler komplikasyonlar için bir risk faktörüdür. Multifaktöriyel bir hastalık olan obezite, kalıtımın rolünün olduğunu destekleyen en önemli bulgular monozigotik(tek yumurta) ikizlerde vücut kitle indeksi (BMI) ile yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. Obezite, sıklıkla ailesel geçiş göstermekte, ailesinde obezite görülen bireyler, diğer aile üyeleri ile birlikte yaşamasalar bile artmış obezite riski taşımaktadırlar. Anne babalarında obezitenin görülmesi, çocukluk ve adölesan dönemindeki bireyler için oldukça önemli bir risk oluşturmaktadır.

Genetik faktörlerin obezite etiyolojisi üzerindeki etkilerinin kanıtları ikizler üzerinde yapılan çalışmalara dayanmaktadır. Bu araştırmalarda, monozigotik(tek yumurta) ikizlerde bulunan uyumun dizigotik (çift yumurta) ikizlerdekinden yüksek olması kalıtımın etkisini göstermektedir. Ayrıca, ailesel eğilim de obezitenin en güçlü genetik bileşenidir.  Bununla birlikte, obezitede genetik faktörlerin rolü komplekstir. Pek çok küçük etkili eğilim genleri, çevresel faktörlerle olduğu kadar (besin alımı, fiziksel aktivite, sigara içme) birbirleri ile de kombine halde çalışırlar. Multiple genetik faktörlerle güçlü ve farklı çevresel faktörlerin uyumlu etkileşmesi kompleks özellikleri ortaya çıkarmaktadır. Ağırlık, boy, şekil, metabolik aktivite, üreme ve renk gibi fenotipik özelliklerin çoğu devamlı olarak değişir. Aynı zamanda, çevresel şartlar nedeniyle de aynı genotipe sahip iki kişi aynı fenotipe sahip olmayabilir. Bunlar multifaktöriyel kalıtımın özellikleridir.

 

Obeziteye Genetik Yatkınlık

Obezitenin ailesel birikim gösterdiği bilinmektedir. Ancak obezitenin eşlik ettiği bazı nadir hastalıklar hariç, obez hastaların büyük bir çoğunluğu tam bir kalıtım göstermez. Obezitenin kalıtılabilirlik düzeyi ikiz çalışmaları, evlatlık ve aile çalışmaları ile saptanmıştır. BMI (Body Mass Indeks) temel alınarak yapılan çalışmalarda, aynı yumurta ikizleri ve ayrı yumurta ikizleri, ya da ayrı yetiştirilmiş aynı yumurta ikizlerinin BMI varyasyonunda %70 düzeyinde birikme göstererek yüksek kalıtılabilirlik düzeyi oluşturdukları saptanmıştır. Evlatlık çalışmaları ise %30 ve daha az kalıtılabilirlik düzeyi göstermiştir. Aile çalışmaları ise genellikle ikiz ve evlatlık çalışmalarının arasında orta düzeyde bir kalıtılabilirlik göstermiştir. Bazı çalışmalarda ise, BMI için kalıtılabilirlik düzeyi % 25-40 arasında bildirilmiştir.

Biyolojik akraba obez olduğunda, diğer bireylerdeki obez olma risk oranını popülasyondaki risk ile karşılaştırmaktadır. Bu konuda yapılan bir araştırmada, 840 obez bireyin 2349 birinci derece akrabasından elde edilen risk oranlarının toplumdakinden iki kat fazla olduğu gösterilmiştir. Ayrıca o bireydeki obezitenin, ciddiliğine bağlı olarak da risk artmaktadır. Böylece, aşırı obezite riski (BMI>45 kg/m2), aşırı obez kişilerin ailelerinde 8 kat daha yüksektir. Kanada’da 15245 kişide yapılan bir çalışma, obezitenin ailesel riskinin akrabalarda genel Kanada toplumuna göre 5 kat daha yüksek olduğunu göstermiştir.

Obezitede genetik faktörlerin rolü komplekstir. Hem insan hem de hayvan çalışmalarından elde edilen güçlü bulgular, genlerin de obezite gelişiminde katkıda bulunduklarını göstermiştir.

Write a comment