Bütiratlar Nedir? Etkileri Ve Faydaları

Bütiratların genel olarak ne olduğunu sorarsanız, kolondaki sindirilmeyen karbonhidratların bakteriyel fermentasyonu sonucu üretilen kısa zinzirli yağ asitlerinden biridir. Hatta aynı zamanda bağırsağın en temel enerji kaynaklarından olan etkili bir prebiyotik türdür.

Biraz daha açmamız gerekirse, bir besin türünün prebiyotik niteliğe sahip olabilmesi için kalın bağırsaklara emilmeden ulaşabilmesi ve burada bulunan bakteriler tarafından hidrolize edilebilmeleri gerekir. Bu işlemler en çok bağırsaklarımızda hala araştırılmakta olan binlerce bakteri türü arasından Bifidobakteriler ve Laktobasiller tarafından  gerçekleştirmektedir. Hidrolizasyon işlemi sonucu  asetat, bütirat ve propiyonat gibi kısa zincirli yağ asitleri elde edilmiş olur.

Bağırsaklarımızda bulunanan bakteriler; en çok tahıllar, fasülyeler, soğan, sarımsak, muz, tatlı patates, yer elması gibi karbonhidrat kaynaklarının sindirilemeyen liflerini fermente etmeleri sonucu bütirat elde ederler.

Asıl olarak baktığımızda ise bütirat üretimi kolon ph’ına bağlı olarak düzenlenir. Yani bütirat üretemini sağlayan bakteriler daha asidik bir ortamda(düşük ph) gelişirken, asetat ve propiyonat gibi diğer kısa zincirli yağ asitlerini üreten bakteriler genellikle alkali bir ortamı(yüksek ph) tercih etmektedirler.

Kısa zincirli yağ asitleri halen daha birçok araştırmanın konusu konumunda olsa da doğruluğu bilinenler şu yöndedir;

-Çelişkiler olmakla beraber asetat kilo alımını destekleyici etkide, bütiratın anti-obezite etkide  ve propiyonatın her iki yönlü de  etkide olabilceği bilinmektedir. Yani bütirat ve propiyonat formlu kısa zincirli yağ asitlerinin bağırsaklarda glukagon benzeri bir aktiviteye sahip etki yaratarak iştahı baskıladıkları ve besin tüketimini azaltıcı olarak görev yaptıkları yapılan çalışmaların aydınlattığı bilgiler arasındadır.

-Bütirat hakkında bilinen diğer bir  önemli bilgi ise adipozda salınan ve yağ dokusu ile doğru orantılı olarak bulunan temel görevi iştahı baskılamak olan leptin hormonunun salınımını artırması ve böylece kilo kaybına yol açtırıcı etkide bulunmasıdır

-Firmicutes adı verilen ve obezite ile ilişkilendirilen bakteri türü(kişi kilo aldıkça oranı artar.) bütirat üretiminde majör konumda görev alır; ancak bütirat obez bireylerde zayıf bireylere oranla yaklaşık  %20’den daha fazla oranda dışkı ile dışarıya atılmaktır.

-Bütiratın kilo denetimi üstüne diğer etkiside glikoz üretimini kontrol etmeyi kolaylaştırması yani insülin duyarlılığını artırıcı etkisi olmasıdır(bunun leptin–insülin ilşikisi ile igili olabileceği de  tartışılmaktadır.)

-Yazımın başında da belirttiğim gibi bütirat absorbe edilmediğinden kolon hücreleri için temel enerji kaynağı olarak kullanılır. Bununla birlikte hücrelerin enerji santrali olarak bilinen mitokondrinin aktivitesini artırarak, enerji harcanımını artırmada rol oynar. Böylece kilo vermeye etkisi görülmüş olur.

-Kilo denetiminde gösterdiği etkilerin yanında toksik maddelerin bağırsak bariyerlerinde takılı durumda kalmasını sağladığından yani bağırsak fonksiyonun aktivitesini artırır. Bu da bize anti-inflamatuar özellikte olduğunu kanıtlar.

-Bunların yanı sıra anti-bakteriyel ve anti-inflamatuar özelliklerinden dolayı beyini koruyucu ve kanserle mücadele edici etkilerde göstermektedir.

-Kolayca ulaşabileceğimiz besinsel kaynaklarından da kısaca bahsetmek istiyorum. Özellikle tereyağı sonrasında süt ürünleri, bitkisel ürünler ve bitkisel yağlarda bolca bulunmaktadır. Bunlara ek olaraksa yine yazımın başında bahsettiğim gibi enginar, tatlı patates, muz, kayısı, elma, havuç, pırasa, soğan, sarımsak gibi besinlerde genel olarak kısa zincirli yağ asitlerinin oluşumunda aktif rol alırlar.

Bütiratın normal sağlıklı insan mikrobiyotasında yeterli dengeli ve çeşitli besinsel kaynaklarla lif alındındığında sağlık açısından yeterli gelmekte ve aşırı doz riski bulundurmamaktadır. Yani bütiratın özellikle takviye olarak alınmasının çokta önemli bir gereksinimi yoktur. Hatta özellikle hamileler ve emzikli kadınların ekstra takviyeden kaçınması daha sağlıklıdır. İlla takviye yapılması isteniyorsa, tüm çeşitlerinin kıyaslandığı bilimsel bir çalışma olamamakla beraber zaten ülkemizde günlük olarak fazla miktarda tuz tüketimi göz önüne alınarak sodyumla birlikte hazırlanmış olanları yerine kalsiyum veya  magnezyumla birlikte hazırlanmış olan takviye formları tercih edilmesi daha mantıklı olacaktır.

Comments 2

  1. seher pınar
    28/10/2020

    Çok ayrıntılı ve anlaşılır bir şekilde sunmuşsunuz. Emeğiniz için teşekkürler 🙂

    1. Diyetisyen Emre Uzun
      06/12/2020

      Merhabalar geri bildiriminiz için çok teşekkürler 🙂

Bir yorum Yaz